Bir sözcüğün anlamı ve yapısı bozulmadan parçalanamayan en küçük parçasıdır.  		Köklerde yapım eki bulunmaz, ancak çekim eki bulunabilir.   Örneğin; “Evimiz” sözünde “ev”; sözcüğün, anlamlı ve parçalanamayan en küçük parçasıdır.  		“-(i)-miz” eki iyelik ekidir; yani isim çekim ekidir. Öyleyse bu sözcük  		yapım eki almamıştır, kök halindedir.  “ağaçlık” sözcüğünün kökünü bulurken en anlamlı olarak gördüğümüz “ağ”  		sözünü kök olarak düşünebiliriz. Ancak “ağaçlık” sözüyle balık tutmakta  		kullanılan “ağ” sözünün herhangi bir anlam ilişkisi yoktur. Öyleyse bu sözcüğün  		kökü “ağ” olamaz. Ondan sonra "ağa” sözcüğünü görüyoruz. Yine “ağaçlık”  		sözüyle “ağa” sözcüğü arasında bir anlam ilgisi yoktur. Öyleyse bunu da  		kök olarak alamayız. Alabileceğimiz kök elbette “ağaç” köküdür. Buradan  		şu sonucu çıkarabiliriz; sözcüğün köküyle, ek aldıktan sonraki şekli arasında  		mutlaka bir anlam ilgisi olmalıdır. Sözcüğün yapım eki aldıktan sonraki durumuna          gövde denir. Bir sözcük birden çok yapım eki alabilir. İlk yapım eki köke diğerleri  		gövdeye eklenir.  
 Kökler iki türde bulunur; İsim kökleri ve Fiil kökleri. “Geldi” sözcüğündeki  		kök “gel-” fiil kökü; “sözlük” sözcüğünün kökü olan “söz” isim köküdür.  		Ancak bazen ses taklidi yoluyla oluşan yansıma kökler de vardır.
 Örneğin;