Gerçek anlam, bir sözcüğün temel anlamıdır; buna sözcüğün ilk akla gelen  		anlamı ya da sözlükteki ilk anlamı da denir. Bir sözcüğün diğer anlamları  		gerçek anlamından yola çıkılarak oluşturulmuştur. Örneğin “Burun” dendiğinde  		aklımıza ilk gelen, insanın bir organıdır. Öyleyse; “Burnundaki benler onu  		öyle tatlı gösteriyordu ki...” cümlesindeki “burun” sözü insanın bir organı  		anlamında olduğundan gerçek anlamında kullanılmıştır. Ancak aynı söz; “Bugünlerde  		burnu büyüdü kimseleri gözü görmüyor.” cümlesinde insanın bir organı anlamını  		vermekten çok uzaktır. Temelde bu, gerçek anlamdan doğmuş ancak tamamen  		farklı bir özellik kazanmıştır. İşte sözcüğün gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı bu anlama  		mecaz anlam diyoruz. Bir de sözün, çoğu kaynağın mecaz anlama dahil ettiği ancak mecaz anlamdan  		biraz farklı olması yönüyle yan anlam ya da yakıştırma diye de anılan bir  		anlamı vardır. Yukarıda verdiğimiz “burun” sözünü “Ayakkabımı biraz küçük  		almışım; burnu ayağımı sıkıyor.” cümlesinde ele alalım. Buradaki “burun”  		sözü gerçek anlamda değildir; çünkü “insanın bir organı” ifadesini taşımıyor.  		Tam olarak mecaz anlama da girmez; çünkü temelde gerçek anlamla yakın bir  		ilgisi vardır. Ayakkabının o kısmına burun denmesinin nedeni insanın burnuna  		konum itibariyle benzemesindendir. İşte sözcüğün, gerçek anlamında karşıladığı  		varlığa şekil benzerliğinden dolayı başka bir varlığa verilmesine yan anlam ya da yakıştırma denir.